Slideshow

19 Nisan 2012 Perşembe

Markayı Hastalıktan Kurtarmak





Markalar, tıpkı birer insanlar gibidir ve yaşamları insanlara benzerler. Bir marka doğar, büyür, gelişir ve ölür. Ancak markaların doğması, büyümesi ve gelişmesi, markayı yöneten marka yöneticilere ve markayı seven marka elçilerine bağlıdır. Markanızın ne kadar çok iyi yönetilirse, markanızın gelişmesi ve büyümesi o kadar iyi olur. Artık markalar sadece yöneticilerine bağlı olmamakla birlikte, tüketicilerede bağlıdır. Markanızın gelişmesi ve büyümesinie katkı yapan marka elçileri vardır.

  Bir markada işler yolunda gitmiyorsa, büyümüyor ve gelişmiyorsa bilinki bir problem vardır. Markanız bir hastalığa kapılmış ve markanızla ilgili birşeyler yapmanız, markanızı ölümden döndürmeniz gerekmektedir.

  Bu tarz vakalarda neler yapmanız gerektiğini gösteren bazı bilgileri aşağıda söyleyeceğim maddellerde bulabilirsiniz.

1- Hedef kitlenizi gözden geçirmek:  Ürününüz için doğru olan hedef kitlesi kimdir? Lüks bir markayı düşünün. Lüks marka dünyadaki bütün tüketicilere göre teklifler sunup, tüketicileri kendisine bağlamak istediğini varsayalım. Bu durumda lüks markanın yaptığı strateji yanlıştır. Çünkü bir marka herkese göre ayarlaması doğru birşey değildir. Ancak lüks bir markanın hiç doğru değildir. Böyle bir strateji lüks marka için intihar olabilir. Pazarlamada herkese herşeyi satamazsınız. Çünkü her ürünün veya markanın bir alıcısı vardır. Bir markanın da stratejisini, fiyatını ve kalitesini buna göre ayarlaması gerekmektedir.

2- Pazarlama stratejiniz ve marka tasarımının tutarlı olması: Hedef kitleye verdiğiniz mesajınız, logonuz, sloganınız birbiriyle tutarlı olmalıdır. Bu kavramların hepsi birbirine bağlıdır. Sadece birinde bile değişiklik yapmanız, diğer kavramları etkiler. Bu kavramların tutarlı olmaması halinde tüketicinin kafası karışır ve ne söylemek istediğini anlamaz. Bu da tüketicinizin sizden uzaklaşmasına neden olabilir.

3- Markanızı desteklemek: Markanızla ilgilenmeyen hedef kitleye seslenmek, markanızla çelişir. Markanızı destekleyecek marka elçilerini Facebook, Twitter, Pinterest gibi sosyal medya ortamlarında bularak ve elinizde mevcut müşterilerinizle işbirliğine gidebilirsiniz. Ancak markanızla ilgilenmeyen ve zarar verecek hedef kitleye seslenmeniz sizin için bir dezavantaj olur ve markanızla hedef  kitleniz arasında tutarsızlık oluşturur.

4- İletişim kurmak:  İletişime geçmek veya kurmak, başarılı bir marka oluşturmanın anahtarıdır. Marka iletişiminde ve markanızı konumlandırmak için kullandığınız bütün kavramlar tüketicilerinin algısına odaklı bir strateji olmalıdır. Doğru kurgulanmış marka iletişimiyle, tüketicilerinizin markanızı doğru algılamasıyla başarıyı elde edersiniz. Marka elçilerinizle işbirliğine giderek, müşteri potansiyeli oluşturabilecek tüketicilere ulaşabilmeleri için onlara pazarlama sözcülüğünü verin.

5- Konumlandırma çabalarını yeniden değerlendirmek: Markanızın konumlandırma çalışmalarını sürekli takip etmelisiniz. Müşterilerinizde oluşturduğunuz marka, fiyat, deneyim, kalite v.b. gibi konular hakkında bilgiler toplayınız. Bu bilgilleri topladıktan sonra analiz edip, ölçükten sonra yanlış giden birşeyler varsa markanızı yeniden konumlandırmaya ihtiyacınız olduğunu gösterebilir. Bir markanın sloganını düşünelim ve müşterilerin üzerinde bıraktığı izlenimleri araştırıp, baktığımızda eğer kötü giden birşeyler varsa markanızın sloganını yeninden konumlandırmanız  gerekmektedir.

Ayrıca yeniden konumlandırma hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, Türkiye'nin ilk ve tek marka yönetimi konusunda yayın yapan The Brandage dergisinin 39.sayısına bakabilirsiniz.

Marka hastalıklarının neler olduğuna bakmak isterseniz de Erol Batislam'ın yazdığı yazıya buradan ulaşabilirsiniz.


0 yorum:

Yorum Gönder