Slideshow

20 Eylül 2011 Salı

Marka Üzerine Düşünceler

-Marka yönetimi departmanlarının oluşturacağı Marka Anayasaları kurumun tüm birimlerince kesin kural olarak uygulanmalı.

- Kurumlarda marka yönetimi departmanları açılmalı ve ilk iş olarak marka kimliğini ve konumlandırmasını anlatan MARKA ANAYASASI oluşturulmalı.


-Biraz önce saydıklarımdan ötürü artık kurumlar kalite departmanlarını kapatıp, yerine MARKA YÖNETİMİ departmanı açmalıdırlar.

-Marka yönetimi, marka algısını markanın genişlemesi durumunda sürdürür. Bu bir marka stratejisi oluşturmayı gerektirir.

-Marka yönetiminin temel marka yapılandırmasının ardından tüm reklam ve diğer tanıtım çalışmaları bunu baz alır.

-Marka yönetimi tüketici zihnindeki algı dünyasını marka kimliği, kişiliği, vaatleri ve konumlandırmayla yapılandırmaya başlar.

-Marka yönetimi, bir markanın algı dünyasını oluşturmak ve o algının sürekliliğini sağlamaktır.

-Eğer markaların da birer kişiliği, kimliği varsa ve onları birer insan gibi görüyorsak, onların olgunlaşmaları konusunda da düşünmemiz gerekir. Olgunluk, genelde yaş ile ilişkilendirir. Oysa olgunluk, olma durumundan kaynaklanır, yaşla bir yere kadar ilgilidir. Olgunluk insanların bilgi, görgü ve hoşgörüde yeterince gelişmiş olma ve yetkinlik durumudur.

-Markalar da yine insanlar gibi tüketicileriyle yaşadıkları deneyimlerle olgunlaşırlar. Bu olgunluk onların daha iyi bir marka olmalarına yardımcı olur. İyi bir marka ile neyi kastediyorum? Tüketicilerine bir para makinesi gibi değil de birer paydaş gibi bakan markalar olgunluk yolunda epey ilerlemiş demektir. Markalar, tüketicileri ile yaşadıkları ilişkide (sorun ya da iyi bir iletişim) yeni bir deneyim kazanır. Eğer bu deneyimlerden kendine dersler çıkarırsa olgunluk düzeyi artar. Ders çıkarmak ile kastım, tüketiciye yönelik bir tavır almak değildir. Günümüzde markanın ilişkide olduğu her nokta, her birey markanın paydaşıdır. Marka kendi başına yaşayan bir organizma değildir. Marka, tüm paydaşları ile bir bütündür. Markanın tüm çalışanları, hammaddeyi üreten ilk işçiler, reklam ajansı çalışanları halkla ilişkiler şirketi çalışanları, markayı üreten diğer alt firmaların çalışanları, tüketiciler, müşteriler, markanın reklamlarını izleyenler, tüm bunların aileleri, kurumsal tarafta bankalar, dernekler, vakıflar, devlet… Marka tüm bu paydaşları bire bir parasal ilişkide olmasa da tatmin etmek, onlarla olumlu ilişkiler kurmak zorundadır. Bu nedenle bir marka “onlar beni ilgilendirmiyor”, diyemez. Hayır, diyebilir. Ama bir yere kadar. Geleceğe ulaşmak istiyorsa olgunluk düzeyini artırmak zorundadır.

Kaynak:Bülent Fidan-The BrandAge 

0 yorum:

Yorum Gönder